Civitas
TOPLULUK: İnsan sosyal bir varlıktır. Çırılçıplak dünyaya ayak basan bir insanın bebeğinin yalnız yaşama sansı yoktur. Böylesi bir bebeğin bir anne veya babaya ihtiyacı vardır. Bu zaruri birleşmeye aile kurumu ya da topluluğu deniliyor. Bir dernek topluluğu ya da aynı görüş çerçevesinde birleşen spor veya başka aktivite topluluklarını da sayabiliriz.
TOPLUM ise topluluğun bir üst kademesidir. Aşiret, etnik kökene ait milletler (Kürdler gibi) örneğin birer toplumdurlar. Toplumda insanlar kendi yandaşları ile birleşmiş bilinçlice beraber yaşamayı esas almıştır. Üretim araçları, din, dil, töre ve adetlerin kurumlaşması toplumların en büyük özellikleridir. Politik, sosyal ve ekonomik olarak beraber yasayan insan topluluğuna da denilir. Bir Portekiz, Alman, İngiliz veya Kürd Toplumu gibi.
ŞEHİR: Latince CİVİTAS, pazar ya da alışveriş merkezi anlamına gelirken, Fransızca CİTE ve İngilizce CİTY ise yunanca POLİS anlamında kullanılıyor: CİVİTAS hariç diğerlerinin asıl amacı sosyal organizasyon ve mekânlara biçim vermek ve toplumun politik görüsünü ifade etmektir.
Örneğin “AKROPOLİS” ŞEHİR-DEVLET anlamına da geliyor.
Şehirler ticaret ve pazarın olması nedeniyle doğuyorlar.
Şehir kelimesinin ya da şehir toplumunun doğusu politik toplum, daha doğrusu geleneksel toplumdur. Bu su anlama geliyor:
ŞEHİR = ÖZGÜRLÜK
ORTA ÇAĞ’DA ŞEHİR DENİLDİĞİNDE İLK AKLA ÜNİVERSİTESİ, YENİ POLİTİK DÜZEN; YENI DÜŞÜNCELER, ÖZGÜR HAREKET ETME, ÖZGÜR GİRİŞİMİ VE HER ŞEYDEN ÖNCE TİCARET ÖZGÜRLÜGÜ (PAZAR) GELİRDİ. TAM DA BU ZAMANDA PAPAZLARIN DİNİ GERİ TEPİYOR VE HEM LAİSİZM DOĞMUŞ OLUYOR HEM DE İNSAN HAKLARI = CITOYENNETE.
DEVLET: Latince statü = durmak, nüfus, durum, hal, vaziyet, anayasa, yaşama hali, onur anlamına geliyor. Şehir bir ticaret merkeziyken, devlet bir kontrol kurumudur ve insan haklarından sorumludur.
ŞEHİR -DEVLET-LAİSİZM-İNSAN HAKLARI = CITOYENNETE’nin Orta Çağ’a denk gelmesi tesadüf değildir. Bilindiği gibi Orta Çağ’da büyük din baskısı vardı. Laisizmi savunanlar RADİKAL Kilise ve devletin ayrılmasını istiyorlardı.
Özetlersek: İlkin topluluklar, sonra toplum ve şehirler (pazar-ticaret) derken devlet oluşuyor. Hristiyan dinsel baskıya karşı tepkiden laisizm ve insan hakları ile karşılaşıyoruz.
Laisizm yukarıda da belirtildiği gibi dinin devletten koparılmasını RADIKAL isteyenlere denilir. Türkiye ve Kürdistan’da böyle bir akimin olmayışı üzücüdür. Buna karşın Sekülarizm kilisenin egemenliğine son verip doğa ve insani üniversal incelemeye denilir. Örneğin Rönesans’ta sanat kilisenin himayesinden çıkarılarak bizzat halkı temsil eden devletin himayesine sokuluyor.
BATI TOPLUMU’ nün muazzam gelişmesinin asıl nedeni Laisizm, Rönesans ve Martin Luther’in Kiliseyi reform etmesidir.
CİVİTAS, yani ŞEHİRler devletlerin aynasıdır. İstanbul ve Ankara’yı örneğin bir New York, Londra, Paris ile kıyasladığımızda İstanbul ve Ankara’nın pek de gelişmediğini görüyoruz.
Diğer yandan Amed’i İstanbul, Paris, Londra ve New York ile kıyasladığımızda Amed’in çok, çok daha gerilerde olduğunu görüyoruz. Amed sahipsizdir ve devleti olmayan bir ulusun şehridir. Bu nedenle çok fakir ve bakımsızdır. Bu tamamen politik bir olaydır.
Bir laik ve demokratik Kürd devleti olsaydı Amed böyle mi olurdu? Hepsinin elbette kendilerine göre bir hikâyeleri vardır. Fakat bilim-teknoloji ve demokrasinin gelişmediği, laisizm ve sekülarizmin, insan haklarının olmadığı bir despot devletin egemenliği altındaki şehirler ve insanlar gelişebilir mi? Bunu ben sadece TC için demiyorum, bu bütün Orta Doğu, Asya’nın bir kısmı ve Afrika içinde geçerlidir. Sadece bu nedenlerden dolayı da olsa Kürdler laik, demokratik devletlerini kurmalıdırlar.
Yukarıda da görüldüğü gibi, ilkin TOPLULUK, sonra TOPLUM, daha sonra ŞEHİR ve DEVLET oluşuyor.
Bir TOPLUM olan KÜRDLERin DEVLETleşmesi tarihin dayattığı bir zorunluluktur.
Alan Lezan, Berlin – 22 Şubat 2004