Dinler-İdeolojiler ve Ulusal Bilinç
Din nedir?
Tanrı düşüncesine dayalı toplumsal bir kurum veya insanların doğaüstü güçlere, kutsal saydıkları türlü varlıklara, tanrılara ya da Tanrı’ya inanma, tapınma biçiminde katıldıkları gizemsel olgu.
İdeoloji nedir?
Düşün bilimsel, toplumsal ya da siyasal bir öğreti oluşturan, ülkü olarak da benimsenebilen, kişi ve kurumların davranışlarına yön veren düşünceler bütünü.
Ben dindar olmadığım gibi sağcı, solcu, muhafazakâr veya liberalde değilim. Ben daha çok nötr (tarafsız, yansız) pozisyonunda dünyanın her yerinde hak – hukuk ve adaletten yana olan hata ve zaaflarıyla sade demokrat bir insanım. Demokrat olmamın nedeni de demokrasiden yana olmamdır. Benim için geçerli tek devlet biçimi halkın egemenliğinin olduğu laik demokratik sosyal devlet biçimidir, çünkü demokrasi dünyada en iyi yönetim bicimi olduğunu ispatlamıştır.
Gençliğimde dinler üzerine çok okudum, araştırdım ve öğrendim ki hiçbir din adil değildir. Örneğin kadınlar konusunda. Daha sonra Teslime Nesrin’in aşağıdaki satırlarını okudum ve yanılmadığımı anladım. Teslime Nesrin söyle diyordu: “Onlara göre erkeklerin gücü kadınlar üzerinde kurabildikleri baskıyla ölçülüyor. Köktencilik kaynağını dinden alıyor. Yani hiçbir din kadın-erkek arasında eşitliği övmüyor, öğütlemiyor. Tüm dinler kadınlara düşman. Hepsi kadına baskıyı teşvik ediyor, hepsi kadınların erkeklerle aynı haklardan yararlanmasını engelliyor. Hiçbir biçimde kadının özgürlüğüyle bağdaşmayacak ataerkil sistemlerin ilelebet sürmesini istiyor.”
Zaten Allah’ın varlığını ispatlayamadığımız gibi yokluğunu da ispatlayamıyoruz. Burada artık mantık devreye giriyor. Örneğin olmayan bir şeyi nasıl ispatlarsınız vs. Yani kısaca Agnostik oldum. Bilindiği gibi Agnostik kanıtlanabilen şeylere inanan, bilinemezci akımdır. Bana göre sonsuz büyük evrende birçok şey oluyor ama biz insanlar mikro minicik beynimizle neler olduğunu bilmiyoruz. İleri de bileceğimizi de sanmıyorum. Einstein, insanlar üç boyutu (X:Y:Z) kavrayabiliyorlar diyor ama 4. ve yukarısı boyutları kavrayamıyorlar. Sonra Sokrates’in MÖ 469’da; “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir,” dediğini öğrendim ve din üzerine kafa yormayı bıraktım. Biliyorum ki, dine inanan insanların çoğu bilinçsizlikten inanıyorlar. Ya da doğduğumuz aile Müslüman’sa Müslüman, Hristiyan’sa Hristiyan, Budist’se Budist vs. oluyoruz… Yani çoğu insanlar gerçekten kendileri dinleri araştırıp seçmemişler. Örneğin dünyadaki dinlerin hepsini araştırmış, okumuş bir insan bir dini tutup diğer bir dini kötüler mi acaba? Bu nedenle ben inanç özgürlüğünden yanayım. Kim neye inanıyorsa inansın, insan inancında, düşünmede tamamen özgür olsun diye düşünüyorum. Burada önemli olan kendi dinini, ideolojini zorla başkalarına dayatmamaktır.
Bu nedenlerden dolayı dini, ideolojileri savunanları da kendi haline bırakıyor, din ve ideolojiler üzerine yapılan tartışmalardan uzak duruyorum.
Yani benim bir Kürd olarak din veya ideoloji sorunum değil, ulusal bir sorunum vardır. O halde din, ideoloji belirleyici değil, ulusal sorun, devlet ve işgal edilmiş topraklarımızın sorunu belirleyicidir.
Ulusal bilinçli olan bir insan gelip din ya da politik ideolojisini bir ulusal hareketin önüne koymaz ve ulusun çıkarlarını her şeyin üstünde tutar örneğin Türkler gibi.
Ulusal bilinç:
Bir ulusun bireylerinde, ulusun bir parçası ve ona bağlı olma ülküsüyle oluşan bilinçtir.
Elbette Kürdler içerisinde ulusal bilinçli birçok insan var ama azınlıktalar ve örgütsüzdürler. Örneğin HDP bas bas bağırıyor; “Biz Türkiye partisiyiz!” diye. HDP Kürdleri Türkleştirme projesi olduğunu bildiğimiz halde 6 milyon Kürd neden HDP’yi seçiyor? Bu 6 milyon seçmende ulusal bilinç olsa bile bile kendilerini asimile eden (beyaz soykırım) böyle bir partiyi seçerler mi acaba?
İkinci bir örnek: PKK ve KDP’nin tabanı Kürdçe konuşuyorlar, Kürd kültürünü yaşıyorlar. Ama bunlar yan yana gelip beraber işgal altındaki ülkelerinin devletleşmesi ve bağımsızlığı için savaşıyorlar mı? Savaşmazlar! Çünkü PKK’lerde ulusal bilinç yok, sol-ideolojik bilinç var!
Ya da Güney Kürdistan’da 1991’den beri (30 yıl) iyi kötü bir devlet var ama KDP ile YNK’ye bağlı peşmerge ordusu var. Neden? Aslında bu iki partinin tabanında belli bir ulusal bilinç var ama birbirine güvenmiyorlar, parti çıkarlarını ulusal çıkarlarının üstünde tutuyorlar.
Eğer Kürdlerde ulusal bilinç olsaydı, örneğin Güney Kürdistan’ı “cennete” çevirerek Orta Doğu’da örnek alınacak en laik ve demokratik bir toplum yaratırdık. Orada PKK yok! Yapamıyoruz, çünkü biz Kürd ulusunun çıkarlarını; her türlü parti, kurum, kuruluş, örgüt ve kişilerin çıkarlarının üstünde tutmuyoruz.
Sosyal medyaya bakıyoruz; Sabahtan aksama kadar din ve ideolojiler nedeniyle yapılan linç ve rencide edici tartışmaların sonu gelmiyor. Din ve ideoloji tartışmalarını yapan insanlarda ulusal bilinç var diyebilir miyiz? Elbette ki tartışmak normaldir. İnsan her şey üzerine tartışır ve iyi tartışma demokrasiyi harekete geçirir ve tartışma demokrasilerde olmazsa olmazdır! Ama değerli zamanımızı “mutlak” görülen olgular, “dogmatizm” için harcamak yazık olmuyor mu? Sonuçta herkes kendini iyi, başkalarını hep kötü görüyor ve kimsenin kimseyi ikna ettiği de yok! O halde din ve ideolojiler üzerine yapılan tartışmaların Kürd ulusal hakaretine bir getirisi var mıdır?
Güney Kürdistan şimdilik istediğimiz şekilde bir devlet olmasa da yine örnek alacağımız bir devlettir.
Güney Kürdistan Anayasasın da su maddeler vardır:
Madde l: Kürdistan Bölgesi, Federal Irak Cumhuriyeti’nin bir bölgesi olarak, çok partili, demokratik, parlamenter ve cumhuriyetçi bir siyasal sisteme sahip olacaktır.
Madde 8: ı) Kürdistan Bölgesinin vatandaşları, ırk, renk, cins, dil, etnik köken, din ya da ekonomik statü bakımından aralarında hiçbir ayırım olmaksızın, hakları itibariyle kanun önünde eşittir.
ii); Kadınlar erkekler ile eşit haklara sahip olacaklardır.
Hiçbir yoruma yer vermeden “Kadınlar erkekler ile eşit haklara sahip olacaklardır,” demek çok hoşuma gitti ve önemsiyorum. Ben dinler kötüdür demiyorum. Dinde mutluluğunu bulan birçok insan var. Eğer herhangi bir dinde böyle bir madde olsaydı, çok daha güzel olurdu. Ama yok!
Alan Lezan | 01. Mart 2020