Kürdlerin Bağımsızlığının Önündeki Engeller
Kürdlerin bağımsızlığının önündeki engellerden birincisi kuşkusuz sömürgecilerdir. Bin yıllık despot ve bağnaz devlet tecrübesine sahip Arap, Fars ve Türklere karşı hiçbir güce dayanmadan savaşmak her halkın kârı değildir.
İkinci büyük engel ise Kürdlerin bölünüp parçalanmasından kaynaklanan dil sorunudur. Bütün parçalardaki Kürdlerin ORTAK anlaşacağı resmi veya yüksek bir dili maalesef yoktur. Bu nedenle Kürdler konuştukları sömürgecinin dilleri ve Kürdçe şivelerle birbirleriyle anlaşma sorunu vardır. Biliyoruz bir ulus için en belirleyici etken dildir ama dil amaç değil, komünikasyon için önemli bir araçtır.
Kürdler kendi aralarında anlaşamadıklarından dolayı parçacı düşünüp, işgal altında oldukları ve asimile edildikleri sömürgeci dilini konuşmak zorundadırlar. Kürdlerin parçacı düşünmesi ve hareket etmesi Kürdlerin topyekûn direnmesini maalesef mümkün kılmıyor. Buda güç zayıflığına yol açıyor.
1806, Baban Aşireti, Abdurrahman Paşa isyanından bugüne kadar Kürdistan’da 50’nin üstünde ayaklanma, yani direniş olmuştur. Bu direnişlerin hepsinin olması tamamen haklı ve meşruydu ama ne var ki, bu direnişlerin hiçbirisi basari sağlamamış ve bütün Kürdistan’ı kapsamamıştır. Örneğin Yunanlılar, Türklere karşı savaştığında, Yunanlılar, Türklere karşı halk olarak bir birlik içinde olduklarından, Yunanlıların Türklere ve Türklerin de Yunanlara karşı bir topyekûn savaş verdiğini söyleyebiliriz ama Kürdlerin sömürgeci devletlerin hiçbirine karşı topyekûn bir savaş verdiğini maalesef söyleyemeyiz. Sömürgeciler ise Kürdlere karşı daimi topyekûn savaşıyorlar. Buna karşı bütün Kürd direnişleri belli aşiret ve bölgelerle sınırlı kalmıştır. Bunun böyle olmasının nedeni Kürdistan’ın bölünmesi ve belli bir ulusal bilincin olmayışından kaynaklanıyor.
Kürdlerin bağımsızlığının önündeki üçüncü bir engelde ayrı ayrı particilik, örgütçük anlayışıdır. Kürdlerde maalesef olan onlarca örgüt ve partinin her biri Kürdistan’ı yalnız başına bağımsızlaştıracağına inanıyor. Maalesef çoğu Kürd örgüt ve partilerinin demokratik iç işleyişi yoktur, doğal olarak örgüt üyeleri, kadroları, sempatizanları ve çevreleri de o anlayışla biçimleniyor, dolaysıyla kendilerinden veya yaptıkları çalışmalarından ayrılanlara veya muhalefet edenlere karşı daima bir linç kültürü hâkimdir. “Doğrular ben de ve her şeyin en iyisini ben yaparım,” anlayışı mevcut olan bir yerde ister istemez toleranslı olması ve birlikte hareket etmekte beklenilmez.
Elbette ben de tarafım ve benim tarafım çilekeş Kürd halkının tarafıdır ama ben particilik yapmayı hiç sevmedim, çünkü Kürdlerin kurtuluşunun bir parti veya örgüt önderliğinde verileceğine ve dolayısıyla başarıya ulaşacağını sanmıyorum. Demokrasilerde elbette partiler olacaktır ve plüralizm olmazsa olmaz ama bizim ülkemiz işgal altındadır. Bu nedenle bizim ilkin işgale son vermemiz gerekiyor.
Bu durum ANC, İRA, ETA vb. ulusal kurtuluş hareketlerinde de başka değildi. Bu örgütlerin tümü birkaç örgütün yan yana gelmesiyle oluştu. Örneğin Rusya Ukrayna’yı işgal etti, Ukraynalıların hepsi, dincisinden ateistine, muhafazakârından liberaline, solcusundan sağcısına, faşistinden komünistine kadar herkes birleşti ve bir cephede dişe diş Rusya’ya karşı savaşıyorlar. Ukrayna savaşı kaybetse de bu gerçeği değiştirmez. İşte Kürdler de bu olmadığı için savaşlar bölge, aşiret ve örgüt düzeyinde kaldığı için başarıya ulaşamıyorlar. Oysa eğer Kürdistan ulusal kurtuluş savaşı bir bütün her Kürd’ün katılımının sağlandığı bir cephede yapılsa ve daha doğrusu partiler, örgütler ve aşiretler üstü olsa o zaman bizde gerçek anlamda bir kurtuluş savaşından bahsedebiliriz. Bu da ancak eğer ileride beş parçada bütün Kürdlerin katıldığı bir ULUSAL KONGRE ile mümkündür.
Benim için esas olan Kürdlerin işgalden kurtulmasıdır. Ondan sonra demokratik bir ortamda seçimler yapılır ve hangi parti çoğunluğu oluşturursa o iktidara gelir. Özgür ve bağımsız bir Kürdistan’da halk isterse affedersin “eşekler” partisini seçsin hiç umurumda değil. Tabii ülkeye iyi hizmet götüren partilerin iktidara gelmesini elbette istiyoruz ama asıl önemli olan Kürdlerin kendi kaderleri üzerine kendileri karar vermeleri ve yabancı boyunduruğu altında yasamaya son vermeleridir.
Kürdistan sorunun yükü çok, çok ağırdır. Bu nedenle bu yükün altında tek tek partilerin çıkabileceğini sanmıyorum. Ayrıca kurtuluş savaşı tek tek partilerin işi de değil, bilakis bütün halkın sorunudur. Halk deyince halkın içine çok çeşitli insanlar, her türlü sınıf ve tabakalar giriyor. İşte sorun tüm bu değişik insanları aynı cephede bağımsızlık için seferber etmektir.
Tabii biz bu bilinçlenme ve kısmen örgütlenme işini yaptığımızda hiçbir Kürd’ün bizi aşağılamaya, hırpalamaya ve horlamaya hakkı yoktur. Ben şahsen istiyorum ki, yasakların, hapislerin, ölüm ve işkencelerin olduğu bu onurlu işi severek, gülerek, eğlenerek ve oynayarak yapalım. O zaman işte her iş insana zevk verir ve kazanmak kesindir.
Bu tür engeller oldukça elbette Kürdler bir-iki günde bağımsızlaşmayacak. Bazı Kürdler de ancak ağzını açsın Türk, Arap ve Fars’tan umut beklesin; Sömürgecilerden hak hukuk adalet beklemek beyhude bir cabadır. Biz Kürd eski Kürd değildir diyoruz ama bazen tüm bu engelleri ve zorluklar ile birlikte “geri” kalmış Kürd kafasını gördükçe Allah Kürdlere yardım ve sabır versin diyorum. Kürdlerle iş yapmakta kendi başına başka bir zorluk.
Diğer yandan maalesef Kürdler enerjilerinin %90’ni birbirlerine karşı harcıyorlar. Oysa bütün enerjilerini toplayıp düşmana yöneltseler eminim ki Kürdlerin bağımsız olması zor olmayacaktır. Kürdlerin enerjilerinin birbirlerine karşı harcamalarının nedeni devletlerinin olmayışıdır. Devlet, hastaneler, okullar, üniversiteler gibi ORTAK DEGER olduğu için herkes sahip çıkar ve onu düşmana karşı savunur. Kürdler de olmayan devletin yerini bütün parçalarda devlet olana kadar ortak değer olabilecek tek mercii ULUSAL KONGRE’dir.
Kürdlerin bir millet olduğu ve her millet gibi onların da milli devletlerini kurma hakkına sahip olduğunu kabul etmeyen hiçbir şahıs ve organizasyon Ulusal Kongre’de temsil yetkisine sahip değildir.
Ulusal Kongre, Kürdlerin dünyada bir aktör olarak tanınmasını ve meşru temsiliyetini garantiler ve nihai hedefi olan tam bağımsızlığa götürür…
Bana göre Kürdler Orta Doğu’da kayda değer bir güç olmadı mı kimse Kürdleri muhatap almaz!
Sonuncusu ve en önemlisi ise dış dinamiklerdir.
Dünyada diş dinamikler, yani sözü gecen ülkeler (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya) Kürdlerin bağımsızlığını istemedi mi, Kürdlerin istemi ne kadar büyük olursa olsun beş para etmez. Elbette biz ev ödevlerimizi yapmalıyız ama yukarıda adı geçen bu ülkelerin çıkarlarını dikkate almak zorundayız. ABD istese, daha doğrusu çıkarına gelse günde 10 tane Kürdistan kurar. Dünya sistemiyle birlikte hareket etmek istiyorsak, adi geçen devletlerin ülkemizdeki çıkarını da hesaplamalıyız. Başka türlü mümkün değil.
Alan Lezan | 07. 07. 2022