Uzay, İletişim Çağında Kürdler
Bu yazıda sadece kapitalist-„emperyalist” ülkelerdeki burjuva demokratik toplumu içerisinde doğan modern, post-modern ve hiper-modern toplumları inceleyerek Kürd toplumunu, insanını bu toplumlar ile kıyaslayarak ve bunların su an uzay, iletişim, dijital ve demokratik devrimler çağı olan çağımızda Kürdler acısından ne anlama geleceği üzerinde bazı tezler ileri sürmeye çalışacağım.
- MODERN TOPLUM
1.2 YENI ZAMAN I (1765-1917)
Kapitalizme geçiş endüstri ile yani makinaların buluşu ile başlıyor. 1769′da Sir Richard Arkwrite (1732-1792) ilk dikiş makinesini ve 1765′te otomatiğini tanıtırken, 1765′de James Watt buhar ile çalışan ilk treni takdim ediyor.
Bu teknik buluşlar sadece kapitalist bir toplumun başlangıcı değil, ayni zamanda modern dediğimiz toplumun da başlangıcıdırlar. Tarlalardaki köylüler yok olurken, yani feodalizm çözülürken, üretim araçlarda kendisini değiştirerek günümüze dek gelişiyor.
Feodal toplumda insan en azında Ağa denilen ve kendisini sömüren bu insani bizzat görürken, kapitalist toplumda harfler ve makinalar ile karşı karşıya geliyoruz. Örneğin BMW veya DAIMLER&CRYSLER vs. gibi artık insan olan Ağalar değil dev firmalar vardır. Marx bu evrime insanlığın en büyük yabancılaşmasıdır diyordu, çünkü sömüren sanki insanlar değil o isimler veya makinalardır. Oysa makinalar, ya da bilgisayarlar vs. sadece birer üretim araçlarıdırlar. Bunlar bugün var, yarın eğer ihtiyaç duyulmasa ki -öyle olacaktır- çöpe atabilir ya da rejenere edebiliriz. Bilgisayar gibi örneğin bir üretim aracının „insan” gibi olması vs. su an mümkün görünmese de, onun ileride „insan” gibi olabileceğini düşünmek mümkündür. Anlaşılan bu tür üretim araçları ileride de muazzam gelişecektir, fakat ilkin birer üretim araçları olarak kalacaktır. Burada esas olan bu üretim araçlarına kimlerin sahip olduğudur.
MODERN kelimesi genelde “yeni” anlamına gelirken özelde “stil” (üslup, tarz) anlamında yanlış olarak kullanılıyor, çünkü yeni olan her şey modern olmadığı gibi, stil olarak modern olan her şeyde yeni değildir.
Yukarıda da görüldüğü gibi MODERNIZM 17. yüz yılda makinaların buluşu ile başlıyor. Yani asıl başlangıç “yeni” olan bir “buluştur”. Bu bulma ya da bilmenin özü progressiftir! Örneğin bütün BAUHAUS’cular progressiftirler ve gerek sanatta gerekse mimarlıkta büyük islere imza atarak halen kapitalist toplumda her yerde anılmaktadırlar ve de anılacaklar, çünkü bu insanların o döneme ait düşünceleri ve eylemleri halen günümüzde de geçerlidir. Bunların büyük bir kısmı Nazi döneminde (1933-1945) ülkeleri Avrupa’yı terk ederek Amerika’ya yerleştiler. Örneğin Berlin’de yeni Nasyonal Galeri’yi yapan Mies van der Rohe ya da George Grozs gibi insanlar ki, Georg Grozs Nazi’lerden en çok nefret edenlerden biriydi.
“Modernistler” ütopyacıdır. Bu onların en büyük özelliği olan progressifliginden ileri gelir. Bir insan vizyonsuz yaşamaz denilir ve hep ileriye doğru ümit dolu bakılır. Örneğin 19.yy baslarında ve ikinci dünya savaşı sonralarında “modernistler” herkese köşk diyerek kocaman şehirler planladılar. Her işçiye ve ailesine iyi bir daire, sıcak su, havalanmış, balkonlu, güneşli vs. apartmanı olmalıdır diyerek örneğin Berlin’deki korkunç şehirler yapıldı. (Gropiusstadt, Mearkisches Viertel, Siemensstadt)
Bu korkunç şehirlerin hepsi çok iyi niyet altında SPD (Sosyal Demokrat Parti) döneminde yapıldı.
“Modern” toplum dönemini (1765-1970) kısaca söyle özetleyebiliriz:
Şehir düşüncesi CITE olarak endüstri olmadan önceye düşüyor. Endüstri toplumu gerçek şehirleşmeyi öldürüyor, çünkü bireyi halk olarak tanımlamayı öldürüyor, onun yerine insani insana yabancılaştıran isçi = sosyal sınıfı koyuyor ve tüm bu nedenlerden dolayı MODERN TOPLUM oluşuyor. Bu oluşuma sosyolog Bart Lotsma “İYİ-KÖTÜ” zıtların dönemi diyor.
1.3 YENI ZAMAN II (EKIM DEVRIMI 1917-1945)
işçi mahalleleri – zengin mahalleler
Doğu (sosyalist) – Bati (kapitalist)
1.4 „YENI MODERN” (1945-1960)
Kuzey (zengin) – Güney (fakir)
Sağ – Sol
Punks – Skins
Progressif – Konservatif (muhafazakâr)
Bogota ve Mexiko City’de zengin ve fakirler arasında inanılmayacak derecede büyük gerginlik, öyle ki caddeleri kullanmak dahi zorlaşıyor.
68 hareketi
Seksüel devrim
Vietnam savaşı
RAF, ETA, RB (emperyalizme karşı savaş)
CIAM’in IDEALLERI (Congres Internationaux d’Arciteckture Moderne)
Le Courbusier’in « güneş, alan ve yeşillik » teorisi vs…
Görüldüğü gibi Modernistler vizyonlu ve radikal bir şeyler değiştirmek istiyorlar. Herkes kendi bölgesinde sosyal ve politik homojenliği yaratma cabası içerisindeydi. Proleter bölgeler şehir kenarlarında oluşmaya başlıyor. Bunlar seçimlerde sol seçerken, şehir merkezindekiler sağı seçen burjuvalardır.
- POST-MODERNIZM (1960-1980)
1970′lere gelindiğinde modernistlerin büyük kısmının rüyaları kırılmış, adeta vizyonsuz oluyorlar. Öte yandan kurulan bütün şehirlerde suç isleyenler, hırsızlık, yağmacılık vesaire had safhaya yükseliyor. Bu ve buna benzer nedenlerden dolayı örneğin 15. Temmuz 1972 saat 12,32′de St. Lous/Missouri’de modernistler tarafından yapılan birkaç bina yıkılıyor. Charles Jencks bu tarihi modernizmin sonu olarak açıklıyor ve Post-Modern denilen, yani modern toplumdan sonra gelen (post = sonra) toplumu deklare ediyor.
Bu topluma GENERATION – X (generation = nesil, kuşak) da deniliyor.
Modernistler bilimsel yol ile Galileo’dan beri doğa ve evreni açıklama pesindeyken, post-modernistler buna, yani bilime bizzat itiraz ederek doğanın matematiksel formüllere indirgenmesinin, doğanın çeşitliliğini ve zenginliğini göz ardı etmek olduğunu söylüyorlar ve özünde pesimist daha doğrusu nihilisttirler. Birinci dünyada (ABD, Japonya, Avrupa) post modern düşünce birçok insanda güncel yasam haline gelmiştir. Çoklu yapısı ve karmaşık değerlendirilmeleriyle, “Post-Modernizm tam olarak nedir?” sorusuna tek yanıt vermek mümkün değildir.
Modernizm; aydınlanma, progressif, modernleşme, akılcılık, ilerleme, avangart, yenilik ve bilim gibi toplumsal projelerin adi iken, post-modernizmde hem gericilik, hem de ilericilik vardır. İlerici yönü örneğin bireyin özgürlüğünde radikaldirler. Gerici yönü akılcılığı (us) bilimi, bilgiyi eleştirerek insanın özgür olacağına inanırlar. Post-Modernistler diyalektiğe karşıdırlar Marx ve Hegel’i sevmezler. Bilim ve akılcılığı vs. eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorlar.
- HİPER-MODERNİZM (1980)
Hiper-Modernistler hayat devam ediyor ve durmak yok diyorlar. Post-Modernistlerin tam tersine « modern » toplumda yapılan tüm hataların düzeltilmesi gerektiğini savunuyorlar. (Bkz: Roemer van Toom) Hiper-modern, modern toplumu modernize etmekte diyebiliriz.
Kürdlerin yapacağı modernizmin ideallerine dört elle ile sarılıp ülkelerini modernize etmeye (hiper-modern, ya da süper-modern) çalışarak demokratik devrime doğru yol almaları gerekiyor.
Kürdistan Ulusal Kurtuluş Hareketi su an dünyada en aktif ve mükemmel örgütlü bir toplum haline gelmiştir. Fakat feodalizmi tümden yerle bir edememiş, en büyük devrimi kendi içerisinde yapamamış, sanki her şeyi yeniden bulmak, tekerleği yeniden icat etmek gibi bir konuma düşerek avangardasını, en progressif insanını yaratması yerine birbirleriyle anlaşmıyorlar. Oysa KDP/YNK ve Goran’in anlaşamadıkları noktalar ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar küçüktür. Demokrasiler de muhalefetin olması elbette önemlidir ama halkın çıkarlarını kişisel ve parti bikararlarının üstünde tutmamız gerekir diye düşünüyorum.
Güney Kürdistan’ın ABD ve İsrail’e dayanarak dünyanın en modern şehirlerini, toplumunu yaratma sansı eline geçmişken, halen bölük pürçük olmaları ulusal düşünememeleri anlaşılır değildir. Oysa Güney Kürdistan yer-altı, yer-üstü zenginlik kaynaklarıyla çok zengin bir ülkedir.
Bu kısa analizi okuyan birçok kişi, Kürdlerin asla “modern” bir toplum yaratmayacaklarını düşünebilirler. Evet, bu analizde görüldüğü gibi Batı toplumu son 255 yılda birçok evreden geçiyor. Bizim yapacağımız Bati toplumunun bu tecrübelerinden yararlanmaktır. İyi olan her şeye sahip çıkmak, kötü olan diğer her şeyi onlara bırakmak, tıpkı Japonların yaptığı gibi.
Bu bağlamda Kürdistan’da Hiper-Modern bir toplumu geçiş yapmanın olanakları her yönüyle önümüzde duruyor. Batı’ya bakarak, onlardan öğrenerek ama yine de yalnız kendine özgü bir niteliği olan, kopya olmayan, kendisine has kültürüyle özgün bir toplum yaratmaktır.
Burada asıl önemli olan olmayanı olmak kılmak, kadercilik vb. her şeyden kendini kurtarmak, bilim ve teknolojiye dört el ile sarılmaktır. Güney Kürdlerinin diğer dünya ülkelerinden eksik hiçbir şeyi yoktur. Kürdler geliştikçe, özgür ve bağımsızlaştıkça; sömürgecilik, despotizm ve gericilikte gün be gün yavaş yavaş yıkılıp yok olup gidecektir.
Alan Lezan, Berlin – 25. Şubat 2005