Dinler Bağımsızlığın Önünde Engel mi?

Din Tanrı düşüncesine dayalı toplumsal bir kurumlara denir. Yani insanların doğaüstü güçlere, kutsal saydıkları türlü varlıklara, tanrılara ya da Tanrı’ya inanma, tapınma biçiminde katıldıkları gizemsel olgulardır. 10 bin yılı aşkındır var olan dinler günümüzde halen birçok insan tarafında pratikte inanılıyor ve yakın gelecekte de yok etmek mümkün gözükmüyor…

İnanç hakkında kesin bir tanım yoktur. İnanmak kısaca doğru olduğunu sanmaktır. Bir kişinin bir şeyin gerçek olduğunu onaylamasıdır. İnanç: bir düşünceye bağlı bulunma; güven duygusu; görüş, öğreti; din, akide, iman, itikat anlamlarına da gelir.

Kürdler, dini bakımdan heterojen bir millettir ve aralarında birçok farklı dine mensup gruplar vardır. Kürdlerin çoğunluğu Sünni Müslüman olup İslamiyet’i kabul etmiş; diğerleri Raa Haq, Şiiler, Êzîdîler, Yahudiler, Zerdüştler, Ateistler, Sabia Mendailer, Şebekler, Keldaniler, Asuriler (Hristiyanlar), Maniler, Budistlerdir.

Her insan -nerede yaşıyorsa yaşasın- kendi inancını başkasına zarar vermeden özgürce yasama hakkına sahiptir. Bu nedenle Güney Kürdistan modern anayasasını kendime örnek alıyorum.

Güney Kürdistan Anayasası’nda Madde 9’da şunlar yazılıdır:

1) Kürdistan Bölgesinin vatandaşları, ırk, renk, cins, dil, etnik köken, din ya da toplumsal konum bakımından aralarında hiçbir ayırım olmaksızın, hakları ve görevleri itibariyle kanun önünde eşittirler.

Burada esas olan birilerin kalkıp zor ile kendi dinini, bu dini benimsemeyen diğer insanlara dayatmasıdır. Bu elbette çok yanlıştır ve karşı durmak gerekiyor.

Benim için bir dindar ile bir din ideolojisi üreten (örneğin: IŞİD) arasında büyük bir fark vardır. Sıradan bir dindarın, hangi din olursa olsun, kimseye zararı yoktur ve benim bu insanlara karşı büyük saygım vardır.  Ama din ideolojisini üreten IŞİD gibi örgütler kendi dinlerini zor yoluyla bütün dünyada yasayan diğer insanlara kabul ettirmek istiyorlar. Burada inanç özgürlüğü değil, bilakis baskı ve zulüm vardır.

Güney ve Batı Kürdistan’da çoğunluk olarak Sünni mezhebinde Müslümanlar yaşıyor. Burada bu insanlar Sünni mezhebinde olan IŞİD’di de destekleyebilirlerdi. Ama yapmadılar ve tam tersine ona karşı kahramanca dişe diş savaştılar. Bu benim için çok sevindiriciydi.

Kürdler verdiği ulusal kurtuluş savaşında %70 Müslümanın yasadığı Kürdistan’da Müslümanları dışlama lüksü yoktur, çünkü Kürdistan onlarında ülkesidir.

Burada önemli olan halkın içinde var olan dincisinden ateistine, muhafazakârından liberaline, solcusundan sağcısına, faşistinden komünistine kadar herkes birleştirip bağımsızlık için seferber etmektir ve kendi aramızdaki gereksiz tartışmalara son vermektir. Birbirimize karşı enerjimizi harcayacağımıza birleştirip düşmana yöneltelim.

Beni şahsen bir insanın nasıl düşündüğü, ne yediği içtiği, nasıl giyinip kuşandığı ilgilendirmiyor, çünkü ben bir demokrat olarak (Demokrat = Demokrasiden yana olan) bireyin sonsuz özgürlüğünden yanayım.

1868 ile 1956 yılları arasında yaşayan İngiliz kadın Evelyn Beatrice Hall, şunu söylüyor; “söylediklerinizi onaylamıyorum ama söyleme hakkınızı ölüme kadar savunacağım.”

Bu özdeyiş; “Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile veririm” ya da “Düşüncelerine katılmıyorum ama senin düşüncelerini savunma hakkını ölünceye kadar savunacağım,” şeklinde de söyleniyor.

Burada da görüldüğü gibi ifade özgürlüğünün alanı daralırsa inanç özgürlüğü dâhil diğer tüm özgürlüklerin alanı da daralır. Bu bağlamda bir dinin diğer dinler üzerinde baskı uygulamaması, insanın özgür ve korkusuz yaşaması ve muazzam gelişmesi için LAİKLİK olmazsa olmazdır.

Görüldüğü gibi dinler dünyanın hiçbir yerinde bağımsızlığın önünde engel teşkil etmemişler. Bu bağlamda farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görmek ve korumak gerekiyor.

Alan Lezan | 16. 07.2022

%d blogcu bunu beğendi: