Şeytan Üçgeni ve Kürdistan

ABD büyük Orta Doğu projesinde kararlı gözüküyor. Bu projede Kürdlere biçilen rol piyonluk değil büyüktür. ABD, İsrail’in bize, bizimde onlara oldukça ihtiyacımız vardır. Büyük Orta Doğu projesi, orada yeni bir düzen kurmak, demokrasi getirmek, Lozan’ı yırtmakla olur. Bu şimdilik değil gelecek yılların büyük bir projesidir. Bu oyunda Kürdler tavrını Batı’dan yana koymuş bulunuyorlar. Ve bu da Kürdler açısından yapılacak en iyi şeydir.

ABD ilk etapta Irak’a saldırmasının nedeni İsrail’di. Elbette Orta Doğu’nun gelecek 250 yıl için var olan zenginlik kaynakları ve nüfuz alanları da büyük bir rol oynuyor. Fakat İsrail halkı Saddam’ın kendisini fiziki yok edeceğinden korkuyor, geceleri gaz maskeleri ile yatağa gidiyorlardı.

Şimdi de Orta Doğu’da İsrail’i fiziki olarak tehdit eden iki güç vardır: İran ve Suriye. ABD bu iki ülkeyi bu nedenle de olsa etkisizleştirecek Doğu ve Güney-Batı Kürdistan da özgürleşebilir.

Öte yandan yasadığımız 21. yüz yılda kim Orta Doğu’yu etki alanına alırsa o oldukça büyüyecektir. Rusya bunu yaparsa Rusya, Çin bunu yaparsa Çin, ABD bunu yaparsa ABD büyüyecektir. Fakat öyle görünüyor ki Orta Doğu’yu etki alanına alacak tek güç şu an ABD’dir. Diğer yandan Rusya, Çin, Avrupa ve Hindistan’da bu yüz yılda muazzam gelişeceklerinden ABD’ye rekabet oluşturacak ve ABD sanıldığı gibi dünyaya imparator olma ihtimali düşüktür.

Kürdler Saddam rejimini devirmede ABD’nin yanında yer almış, ABD ve İsrail’i taraf olarak kazanmıştır. ABD İsrail ve İsrail’de ABD’dir. İsrail’in ABD’deki lobisi küçümsenemez. Yahudiler bizim “dostumuz,” sömürgeciler ise bizim düşmanımızdır. Yahudilerin çektikleri acılar bizimkisinden az değildir. Yahudiler Kürdleri anlıyorlar. Olacaksa eğer bir üçüncü dünya savaşı, bu savaşta tavrımızı kimden yana koyacağımızı şimdiden bilmeliyiz. Ben üçüncü bir dünya savaşının çıkacağını şimdilik düşünmüyorum ama bu dünyada her şey mümkündür. Yerel savaşlar olacaktır. Bir üçüncü dünya savaşının olması demek, dünya ülkelerinde var olan ABC-Silahlarıyla dünyayı en azından 100 defa tümden yok etmek anlamına gelecek, böylesi bir savaşın kazananı olmayacaktır.

Çağımız uzay, iletişim, dijital ve demokratik devrimler cağıdır. Bu cağda Kürdistan başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesi demokratikleşecek, Kürdistan özgür ve bağımsızlaşacaktır. Kürdistan tam bağımsız olmasa da en azından her parçada federe/özerk vb. bir statüye kavuşacaktır.

Avrupa Birliği (AB) Kürd sorununa insan hakları ve demokrasi çerçevesinde yaklaşırken, ABD Kürd sorununa ekonomik açıdan yaklaşıyor. Bence isin püf noktası budur: Ekonomi. Çünkü TC’nin AB’ye girmesi Kürdlere Kuzey’de belli demokratik haklar tanısa da Kürdler ekonomik olarak zayıf kalacak, belki özgürce dilini konuşacak, kültürünü yasayacak, fakat aç, susuz, issiz yine ortalıkta dolaşacaklardır. Güney Kürdistan çıkarlar gereği ABD ve İsrail’den yana olacak, Kuzey Kürdistan ise Avrupa Birliği’ne girecek, (eğer Türkiye Avrupa Birliği’ne girerse). Burada önemli olan Türklerin işgali altında olan Kuzeyi Kürdistan’ı da şimdiden Şeytan üçgenine karşı (Türkiye/Suriye/Iran), ABD, İsrail ve Kürdistan üçgenine katmaktır. Böylelikle bölgemiz kısa sürede gelişecek, refah düzeyi yükselecek, insanlarımız nihayet demokratik ve özgür bir toplumda rahat uyuyacaktır.

“Demokratik Cumhuriyet” ilkin Kürdistan’da sonra Orta Doğu’da olsun. Öcalan ve PKK Kürdleri TC’ye entegre etmekle tarihi bir hata yapıyorlar, Kürdleri belki de en büyük bir beyaz soykırımdan (asimilasyon) geçiriyorlar. Öcalan ve PKK’nin yanı azılı düşmanımız olan TC değil, özgürlük ve bağımsızlık için ABD-İsrail-Kürdistan üçgenidir. Öcalan’ın Bill Clinton’a mektuplarını hatırlatmak istiyorum.

Güneyde Petrol, Kuzeyde su vardır. Su, Orta Doğu’da 21. yüz yılda petrolden çok daha da büyük bir öneme sahip olacaktır. Bu nedenle TC Kuzeyi her ne pahasına olursa olsun sömürgesi altında tutmak isteyecektir. Çektiğimiz bütün acılar ve başımıza ne geldiyse bu zenginlik kaynakları yüzünden geldi. Kürdler suyuna da petrolünde, gümüş, bakır, demir, kurşun, fosfor artık ne varsa bütün zenginlik kaynaklarına can ve basla sahip çıkmalıdırlar.

Türkiye’nin işi zordur.

ABD’nin Suriye ve İran’a olası bir saldırıda Türkiye saf belirlemek zorundadır. Türkiye ya İran ve Suriye cephesinde kalacak ya da bir NATO ülkesi olarak onlara karşı savaşacaktır.

Türkiye zorunlu olarak NATO cephesinde kalacak, Güney’deki Kürd varlığını da kabul edecektir, çünkü bir İran, Suriye ve Türkiye’nin gücü ABD, İsrail, NATO ve Kürdlere yetmeyecektir. İşte bu nedenle Türkiye, İran ve Suriye şimdiden olası bir savaşı da kaybetmiş olacaklardır.

ABD bunu bildiği için ilkin demokratik yolları deniyor, Türkiye’yi ikna ederek savaşmaksızın hizaya getirmek istiyor. Bu nedenle Kürdlerin korkacağı her hangi bir şey yoktur. Çünkü ABD’nin bölgede şu anda en iyi dayanaklarını İsrail ve Kürdler oluşturuyor.

Suriye Lübnan’ı, Türkiye Kuzey Kürdistan’ı kaybederek oldukça zayıflanacak, Kürdistan özgür olacak ve böylece DENGELER oluşacağı için bölgeye huzur, refah ve demokrasi gelecektir.

ABD’de biliyor ki Kürdistan’ı demokratikleşmesi ve bağımsızlaşması ancak Lozan’ın yırtılmasıyla olur ve böylece Orta Doğu yeniden şekillenerek düzene girecektir. Suni sınırların hiçbir anlamı yoktur ve her 50 yılda bir bu suni sınırlar zorunlu olarak değişmiştir. Asıl sınırlar kafalardadır. Kürdler Kürd’tür, doğası gereği Dicle ve Fırat’ı, Kerkük ve Musul’dan ayrı görmek, bunları ebediyen bölmek mümkün değildir. Dönemin Almanya başbakanı Willy Brandt: “Es wächst zusammen, was zusammen gehört.” Yani “Birbirlerine ait olan her şey birleşir ve birlikte büyür!” Ve nitekim öyle oldu. İkiye bölünen Almanya 40 yıl sonra birleşti ve büyüdü.

Kürdler Güney’de silahlı savunma güçlerini ABD ve İsrail’in silahları ile donatabilir, peşmerge sayısını iki yüz binlerden daha yukarılara çıkararak ve dengeleri sağlayarak olası bir savaşı da önleyebilirler. Tekrarlamak gerekirse burada esas olan  Kuzeyi de Güneye katarak petrol ile birlikte Fırat ve Dicle’ye de hâkim olmaktır.

Kürd artık korkuyu yenmeli, moralini yükseltmeli, birliğini sağlayarak, güzel bir güç oluşturarak kendisini demokratik bir topluma hazırlamalı, gelecek özgür günlere bakmalıdır.

Tabii bu tamamıyken Kürdlerin isteğine bağlıdır.

Kürdler kendi arasındaki ufak tefek kavgaları bir kenara bırakır, özgürlük ve bağımsızlık deyip daimi bir mücadele verirlerse gereken desteği de alacaklardır. Burada belirleyici olan yine Kürd politikası ve diplomasisidir.

Bütün diplomatik kanalları devreye sokmak gerekiyor.

Kürdistan sorununda diş dinamikler, yani dünyada sözü gecen ülkeler (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya) Kürdlerin bağımsızlığını istemedi mi, Kürdlerin istemi ne kadar büyük olursa olsun beş para etmez. Elbette biz ev ödevlerimizi yapmalıyız ama yukarıda adi gecen bu ülkelerin çıkarlarını dikkate almak zorundayız. ABD istese, daha doğrusu çıkarına gelse günde 10 tane Kürdistan kurar. Dünya sistemiyle birlikte hareket etmek istiyorsak, adi gecen devletlerin ülkemizdeki çıkarını da hesaplamalıyız. Başka türlü mümkün değil.

Alan Lezan – 19. Mayıs 2006

%d blogcu bunu beğendi: